deneme
FATİH Projesi fark yaratır mı?
Boston’da eğitim teknolojileri ve yazılımları üreten bir şirketi gezerler.
Şirket onlara birçok kez ödül almış bir yazılım sunar. Yazılım fen dersleri için tasarlanmış ve etkisi de ölçülmüştür.
Yetkililer bu yazılımı çok beğenir ve hemen kendi ülkelerinde uygulamaya koyar.
Aradan 5 yıl geçer, ama birçok ödül almış bu yazılım öğrenciler üzerinde hiçbir etki yaratmamıştır.
Bu sorunu Amerika’ya iletirler. Amerikalı uzmanlar ‘Mümkün değil’ der.
Hemen atlayıp Latin Amerika’ya giderler ve yazılımın sınıfta kullanımını izlerler.
SORUN BELLİ
Sorun onlar için çok açıktır: sınıfta var olan öğrenme kültürü, yazılıma uygun değildir.
Yazılım sosyal yapısalcılık üzerine kuruludur, ama sınıfta tamamen ezbere dayalı bir eğitim vardır.
Başka bir deyişle yazılım, grup çalışmasının ve keşfetmenin olduğu, deneylerin öğrenciler tarafından tasarlandığı, aktif sınıf ortamlarına göre üretilmiştir.
O ülkenin ezberci ve öğretmen merkezli kültürüne uymamıştır.
Sonuç bellidir: fark yaratan teknoloji değil, pedagojidir.
ÖĞRETMENLERİN YÖNTEMİ
Öğretmenlerin pedagojik yöntemlerini incelediğimizde sorun daha da netleşmektedir.
Öğretmenlerin en çok kullandığı klasik öğretim yöntemi ‘anlat-pratik yap-üret’ yöntemidir.
Yani öğretmen bilgiyi çocuklara ilk önce anlatıyor, sonra bu konu ile ilgili pratik yapıyor ve sonra ödev veriyor. Çocuklar bir şey üretiyor. Ki bu da çoğu zaman soru çözme şeklinde oluyor.
Bu klasik yöntem, eğitimi öğretmen merkezli ve ezber odaklı yapıyor. Çocukları düşünmeye itmiyor.
ÖĞRETMENLERİN YÖNTEMİ VE TEKNOLOJİ
Öğretmenlere teknolojiyi kullanma olanağı verildiğinde öğretmenlerin çoğu yine aynı ‘anlat-pratik yap-üret’ yöntemine devam ediyor.
Örneğin, tahtaya yazarak anlatmıyor, powerpoint kullanıyor. Deftere yazdırmıyor, bilgisayarda yazdırıyor.
Bu şekilde de teknoloji öğrenme anlamında bir fark yaratmıyor. Sadece işler biraz daha hızlı ve etkin ilerliyor. Öğretmenler teknoloji ile yöntemini de değiştirmeli. Aktif öğrenmeyi ve grup çalışmasını kullanan yöntemler benimsemeli.
Burada da aynı sonuca ulaşıyoruz: önemli olan teknoloji değil, pedagojidir.
Yöntem değişmedikce teknoloji bir fark yaratmayacaktır.
İşte FATİH Projesi’ndeki tehlike de budur. Yatırım teknolojiye değil, öğretmene yapılmalıdır.
ÖĞRETMEN EĞİTİMİ
Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı öğretmeni eğitmiyor değil. Tabii ki eğitim veriyor.
Ama bu eğitim yöntemi de bana göre sorunlu.
Nasıl sigara içen bir kişiye 15 saat seminer vererek sigarayı bıraktıramazsanız, öğretmenlerin sınıfiçi davranışlarını da 15 saatlik seminerler ile değiştiremezsiniz.
1 yıla yayılan eylem araştırması ya da öğretmen liderliği yöntemi ile değişim sağlanmalı.
FATİH PROJESİNİN YARARLARI
Peki, FATİH Projesinden vazgeçilsin mi? Tabii ki hayır.
Eğitim teknolojisi ile bilgi teknolojisini ayırt etmek gerekiyor.
FATİH Projesi çocuklara sunulan bir bilgi teknolojisi olarak algılandığında yararları olacaktır.
Digital ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yardımcı olacak ve çocuklara bilgi dünyasının kapısını açacaktır. Bu bağlamda değerlidir. ‘Çocuklar facebook’a girecek ‘endişeleri de yersizdir.
Ama asıl önemli olan bilgi teknolojisini aynı zamanda eğitim teknolojisi olarak da kullanmaktır.
Aksi takdirde bu, bir motosikleti bisiklet gibi kullanmaya benzer.
Bu bağlamda öğretmene verilen eğitimin yapısı değiştirilmeli ve teknolojiden ziyade öğretmene ve pedagojik yapıya yatırım yapılmalıdır.
Ancak o zaman proje amacına ulaşacaktır.
Şirket onlara birçok kez ödül almış bir yazılım sunar. Yazılım fen dersleri için tasarlanmış ve etkisi de ölçülmüştür.
Yetkililer bu yazılımı çok beğenir ve hemen kendi ülkelerinde uygulamaya koyar.
Aradan 5 yıl geçer, ama birçok ödül almış bu yazılım öğrenciler üzerinde hiçbir etki yaratmamıştır.
Bu sorunu Amerika’ya iletirler. Amerikalı uzmanlar ‘Mümkün değil’ der.
Hemen atlayıp Latin Amerika’ya giderler ve yazılımın sınıfta kullanımını izlerler.
SORUN BELLİ
Sorun onlar için çok açıktır: sınıfta var olan öğrenme kültürü, yazılıma uygun değildir.
Yazılım sosyal yapısalcılık üzerine kuruludur, ama sınıfta tamamen ezbere dayalı bir eğitim vardır.
Başka bir deyişle yazılım, grup çalışmasının ve keşfetmenin olduğu, deneylerin öğrenciler tarafından tasarlandığı, aktif sınıf ortamlarına göre üretilmiştir.
O ülkenin ezberci ve öğretmen merkezli kültürüne uymamıştır.
Sonuç bellidir: fark yaratan teknoloji değil, pedagojidir.
ÖĞRETMENLERİN YÖNTEMİ
Öğretmenlerin pedagojik yöntemlerini incelediğimizde sorun daha da netleşmektedir.
Öğretmenlerin en çok kullandığı klasik öğretim yöntemi ‘anlat-pratik yap-üret’ yöntemidir.
Yani öğretmen bilgiyi çocuklara ilk önce anlatıyor, sonra bu konu ile ilgili pratik yapıyor ve sonra ödev veriyor. Çocuklar bir şey üretiyor. Ki bu da çoğu zaman soru çözme şeklinde oluyor.
Bu klasik yöntem, eğitimi öğretmen merkezli ve ezber odaklı yapıyor. Çocukları düşünmeye itmiyor.
ÖĞRETMENLERİN YÖNTEMİ VE TEKNOLOJİ
Öğretmenlere teknolojiyi kullanma olanağı verildiğinde öğretmenlerin çoğu yine aynı ‘anlat-pratik yap-üret’ yöntemine devam ediyor.
Örneğin, tahtaya yazarak anlatmıyor, powerpoint kullanıyor. Deftere yazdırmıyor, bilgisayarda yazdırıyor.
Bu şekilde de teknoloji öğrenme anlamında bir fark yaratmıyor. Sadece işler biraz daha hızlı ve etkin ilerliyor. Öğretmenler teknoloji ile yöntemini de değiştirmeli. Aktif öğrenmeyi ve grup çalışmasını kullanan yöntemler benimsemeli.
Burada da aynı sonuca ulaşıyoruz: önemli olan teknoloji değil, pedagojidir.
Yöntem değişmedikce teknoloji bir fark yaratmayacaktır.
İşte FATİH Projesi’ndeki tehlike de budur. Yatırım teknolojiye değil, öğretmene yapılmalıdır.
ÖĞRETMEN EĞİTİMİ
Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı öğretmeni eğitmiyor değil. Tabii ki eğitim veriyor.
Ama bu eğitim yöntemi de bana göre sorunlu.
Nasıl sigara içen bir kişiye 15 saat seminer vererek sigarayı bıraktıramazsanız, öğretmenlerin sınıfiçi davranışlarını da 15 saatlik seminerler ile değiştiremezsiniz.
1 yıla yayılan eylem araştırması ya da öğretmen liderliği yöntemi ile değişim sağlanmalı.
FATİH PROJESİNİN YARARLARI
Peki, FATİH Projesinden vazgeçilsin mi? Tabii ki hayır.
Eğitim teknolojisi ile bilgi teknolojisini ayırt etmek gerekiyor.
FATİH Projesi çocuklara sunulan bir bilgi teknolojisi olarak algılandığında yararları olacaktır.
Digital ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yardımcı olacak ve çocuklara bilgi dünyasının kapısını açacaktır. Bu bağlamda değerlidir. ‘Çocuklar facebook’a girecek ‘endişeleri de yersizdir.
Ama asıl önemli olan bilgi teknolojisini aynı zamanda eğitim teknolojisi olarak da kullanmaktır.
Aksi takdirde bu, bir motosikleti bisiklet gibi kullanmaya benzer.
Bu bağlamda öğretmene verilen eğitimin yapısı değiştirilmeli ve teknolojiden ziyade öğretmene ve pedagojik yapıya yatırım yapılmalıdır.
Ancak o zaman proje amacına ulaşacaktır.
Çocuklar neden teknolojiye bağımlıdır?
En çok nasıl kullanıyorlar diye bakıyoruz.
İlk üç sırada oyun, sosyal medya, müzik/film var.
Ama aynı zamanı ve enerjiyi okula vermiyorlar?
Evdeki teknolojiye bağımlı olan çocuk, neden okula ya da okuldaki teknolojiye bağımlı olmuyor?
HAYVANAT BAHÇELERİ
Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar Clubb ve Mason vahşi afrika fillerinin hayatını araştırırken ilginç bir şey farkediyor.
Bulundukları ortama göre, yaşam süreleri muazzam değişiklik gösteriyor.
Filler, doğal ortamda 56 yıl yaşarken, hayvanat bahçesinde sadece 17 yıl yaşıyor. Neden acaba?
ÜNLÜ WHITEHALL ARAŞTIRMASI
College London Üniversitesi’nden Prof. Michael Marmot İngiltere Hükümetinde çalışan 18.000 kişinin sağlık durumlarını karşılaştırıyor.
Ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor.
Alt seviyede çalışanların kalp krizi geçirme ihtimali, üst düzeyde çalışanlara göre tam üç kat daha fazla. Neden acaba?
EKSTREM SPORLAR
Giessen Üniversitesi’nden Prof. Renate Deinzer paraşütcüler üzerinde bir araştırma yapıyor.
Paraşüte ilk başladıklarında ve uzmanlaştıklarında vücutta salgılanan adrenalin oranlarını karşılaştırıyor.
İlginç bir şey buluyor. Kişi deneyim kazandıkça, vücut daha az adrenalin salgılıyor. Öyleyse, neden kişiler hala ekstrem sporları yapmaya devam ediyor? Acaba adrenalin dışında başka bir etken mi var?
KONTROLDE OLMA İHTİYACI
Bu üç araştırmaya bakınca çok net bir şey görüyoruz.
İnsanların ve hayvanların en temel ihtiyacı “kontrolde olmak”. Herkes hayatının kontrolü elinde olsun istiyor.
Filler hayvanat bahçesine yerleştirilince, onların elinden hayatlarının kontrolü alınıyor.
Düzenli yemek ve üst düzey korunma sağlanmasına rağmen, kontrol alınınca daha az yaşıyorlar.
İnsanlarda da durum aynı. İngiltere Hükümetinde alt düzeyde çalışanlar karar verme ve seçim yapma gücüne sahip değil. Bu da stres yaratıyor. Üst düzeyde çalışanlar kendilerini kontrolde hissediyor. Yaşamları, tahmin edilenin aksine daha az stresli.
İNSANDA KONTROL İHTİYACI
İnsanda kontrol ihtiyacı o kadar önemli ki ekstrem sporlarla ilgilenenler bu şekilde kontrol ihtiyacını karşılıyor.
Kontrol edilmesi en zor ortama kendisini atıyor ve kontrol etmeye çalışıyor.
Daha az adrenalin salgılanmasına rağmen, kontrol ihtiyaçlarını karşıladıkları için bu tür sporlara devam ediyor.
SAHAMIZDA OYNADIĞIMIZ MAÇLAR
Aynı şekilde kontrol ihtiyacından dolayı kendi sahamızda seyircisiz oynasak bile, daha çok maç kazanıyoruz. Kontrolünde olduğumuz sahaya başkaları girince, testesteron oranı artıyor ve daha saldırgan oluyoruz.
TEKNOLOJİ KONTROL VERİR Mİ, ALIR MI?
Şimdi soru şu: çocuklar kontrol ihtiyacını okulda mı karşılayabiliyor yoksa evdeki teknolojiyle mi?
Okul ya da okuldaki teknoloji çocuklara kontrol ve seçme özgürlüğü vermez. Her şey sistemin ve öğretmenin kontrolündedir. Çocuk adeta bir maşadır.
Ama evdeki teknoloji, yani oyunlar ve sosyal medya, tamamen çocuğun kontrolündedir.
Bilgisayar oyunu oynayan çocuk karakterden tutun da ortama, seviyeye kadar her şeyi kendi seçer. Kontroldedir.
Arkadaşlarıyla istediği zaman istediği şekilde ilişki kurar. Kontroldedir.
Yani, okul kontrolü çocuktan alır, evdeki teknoloji kontrolü çocuğa verir.
BAĞIMLILIK İHTİYACI
Kısacası, aslında çocuklar teknolojiye bağımlı değildir. Çocuklar teknoloji aracılığla bir bağımlılık olan kontrol ihtiyacını karşılar.
Gerçek hayatta bu ihtiyacını karşılayan çocuk, teknolojiye aşırı derecede yönelmeyecektir.
Bir baba anlattı.
Çocuğunun elinden IPAD’i almış. Çocuk tepki göstermiş. Ama o sırada onla öyle oyunlar oynamış ki önceden sürekli IPAD isteyen çocuk, şimdi babasıyla oyun oynamak ve zaman geçirmek istiyormuş.
Onun için yapılması gereken gerçek hayatta ve okulda çocuğa seçme özgürlüğü, özerklik ve kontrol vermektir.
İlk üç sırada oyun, sosyal medya, müzik/film var.
Ama aynı zamanı ve enerjiyi okula vermiyorlar?
Evdeki teknolojiye bağımlı olan çocuk, neden okula ya da okuldaki teknolojiye bağımlı olmuyor?
HAYVANAT BAHÇELERİ
Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar Clubb ve Mason vahşi afrika fillerinin hayatını araştırırken ilginç bir şey farkediyor.
Bulundukları ortama göre, yaşam süreleri muazzam değişiklik gösteriyor.
Filler, doğal ortamda 56 yıl yaşarken, hayvanat bahçesinde sadece 17 yıl yaşıyor. Neden acaba?
ÜNLÜ WHITEHALL ARAŞTIRMASI
College London Üniversitesi’nden Prof. Michael Marmot İngiltere Hükümetinde çalışan 18.000 kişinin sağlık durumlarını karşılaştırıyor.
Ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor.
Alt seviyede çalışanların kalp krizi geçirme ihtimali, üst düzeyde çalışanlara göre tam üç kat daha fazla. Neden acaba?
EKSTREM SPORLAR
Giessen Üniversitesi’nden Prof. Renate Deinzer paraşütcüler üzerinde bir araştırma yapıyor.
Paraşüte ilk başladıklarında ve uzmanlaştıklarında vücutta salgılanan adrenalin oranlarını karşılaştırıyor.
İlginç bir şey buluyor. Kişi deneyim kazandıkça, vücut daha az adrenalin salgılıyor. Öyleyse, neden kişiler hala ekstrem sporları yapmaya devam ediyor? Acaba adrenalin dışında başka bir etken mi var?
KONTROLDE OLMA İHTİYACI
Bu üç araştırmaya bakınca çok net bir şey görüyoruz.
İnsanların ve hayvanların en temel ihtiyacı “kontrolde olmak”. Herkes hayatının kontrolü elinde olsun istiyor.
Filler hayvanat bahçesine yerleştirilince, onların elinden hayatlarının kontrolü alınıyor.
Düzenli yemek ve üst düzey korunma sağlanmasına rağmen, kontrol alınınca daha az yaşıyorlar.
İnsanlarda da durum aynı. İngiltere Hükümetinde alt düzeyde çalışanlar karar verme ve seçim yapma gücüne sahip değil. Bu da stres yaratıyor. Üst düzeyde çalışanlar kendilerini kontrolde hissediyor. Yaşamları, tahmin edilenin aksine daha az stresli.
İNSANDA KONTROL İHTİYACI
İnsanda kontrol ihtiyacı o kadar önemli ki ekstrem sporlarla ilgilenenler bu şekilde kontrol ihtiyacını karşılıyor.
Kontrol edilmesi en zor ortama kendisini atıyor ve kontrol etmeye çalışıyor.
Daha az adrenalin salgılanmasına rağmen, kontrol ihtiyaçlarını karşıladıkları için bu tür sporlara devam ediyor.
SAHAMIZDA OYNADIĞIMIZ MAÇLAR
Aynı şekilde kontrol ihtiyacından dolayı kendi sahamızda seyircisiz oynasak bile, daha çok maç kazanıyoruz. Kontrolünde olduğumuz sahaya başkaları girince, testesteron oranı artıyor ve daha saldırgan oluyoruz.
TEKNOLOJİ KONTROL VERİR Mİ, ALIR MI?
Şimdi soru şu: çocuklar kontrol ihtiyacını okulda mı karşılayabiliyor yoksa evdeki teknolojiyle mi?
Okul ya da okuldaki teknoloji çocuklara kontrol ve seçme özgürlüğü vermez. Her şey sistemin ve öğretmenin kontrolündedir. Çocuk adeta bir maşadır.
Ama evdeki teknoloji, yani oyunlar ve sosyal medya, tamamen çocuğun kontrolündedir.
Bilgisayar oyunu oynayan çocuk karakterden tutun da ortama, seviyeye kadar her şeyi kendi seçer. Kontroldedir.
Arkadaşlarıyla istediği zaman istediği şekilde ilişki kurar. Kontroldedir.
Yani, okul kontrolü çocuktan alır, evdeki teknoloji kontrolü çocuğa verir.
BAĞIMLILIK İHTİYACI
Kısacası, aslında çocuklar teknolojiye bağımlı değildir. Çocuklar teknoloji aracılığla bir bağımlılık olan kontrol ihtiyacını karşılar.
Gerçek hayatta bu ihtiyacını karşılayan çocuk, teknolojiye aşırı derecede yönelmeyecektir.
Bir baba anlattı.
Çocuğunun elinden IPAD’i almış. Çocuk tepki göstermiş. Ama o sırada onla öyle oyunlar oynamış ki önceden sürekli IPAD isteyen çocuk, şimdi babasıyla oyun oynamak ve zaman geçirmek istiyormuş.
Onun için yapılması gereken gerçek hayatta ve okulda çocuğa seçme özgürlüğü, özerklik ve kontrol vermektir.
Teknolojiyi Derslerimde NEDEN Kullanayım?
Her ne kadar teknolojik yenilikler biz teknoloji severleri heyecanlandırsa, sürekli yeni uygulamalar keşfedip bunları “Nasıl kullanabiliriz?”, “Nerede faydalı olur?” düşüncesiyle eğitimler verip, örnekler göstersek de, işler hiç de umduğumuz gibi gitmeyebiliyor. Kabul edelim ki, eğitimcilerin, özellikle öğretmenlerin bu konuda ki tutumu hala beklenilen düzeyde değil. Çünkü öğretmenlerin, öğretim sürecinde teknoloji kullanmak anlamında ciddi kaygıları var:
“Sabah sınıfa girdiğimde, elektronik tahtayı açıyorum, akşam çıkarken kapatıyorum. Kullanmadı demesinler. Aman bozulur falan şimdi, başıma iş almayayım...”
“ İyi güzel diyorsunuz da müfredat yetişmiyor hocam...”
“ Ben bunun nasıl kullanılacağını anlayıp, onu sınıfa gösterene kadar, ooh hoooo... Bir ünite bitirir, üstüne karma test çözdürürüm...”
“Projede bir yere kadar hocam, sınavlarda yapamıyorlar”
“Tembel oldular hocam. Her şeyi böyle hazır vermiş gibi oluyoruz, önceden en azından kitap defter kontrolü yapardık, simdi tablette var diye gezmeye gelir gibi okula geliyorlar. İyice tembel oldular. Nasıl olsa sonra izleriz, sonra notlara bakarız düşüncesinden dersi bile dinlemiyorlar artık.”
İşte bu cümleler, hiç abartısız birinci ağızdan duyulan, hatta bazı öğretmenlerin içlerini dökmek ister gibi serzenişte bulunduğu söylemlerden sadece bir kaç örnek...
Diğer taraftan, çok iyi bir özel okulun, yabancı genel direktörüyle yaptığımız ayaküstü sohbette bana sorduğu soru: “Bana öyle şeyler söyleyin ki, ben okul başladığında yapacağım toplantıda öğretmenlere şu sorunun cevabını verebileyim. Kullanmasalar bile artık bana bu soruyu sormasınlar. “Teknolojiyi derslerinde neden kullansınlar? Bana teknolojinin derste kullanımının ne faydası olduğunu söyleyin. Benim de öğretmenleri ikna edici bir cevabım olsun.”
Karşımda, çok donanımlı bir okulun genel direktörü vardı, okulunda seçkin bir öğretmen kadrosuna sahipti ve öğrencilerin başarı düzeyi ortalamanın üstündeydi. Daha önce de devlet okullarını pek çok kez ziyaret etmiş, öğretmenler ve okul yöneticileriyle görüşmüştüm. Şartlar farklı olsa da, kaygılar aynıydı. O nedenle konunun özüne, en başa geri dönüp yeni bir araç tanıtmak yerine, “teknoloji derslerimde neden kullanmalıyım?” konusunu biraz derinleştirmek istiyorum.
Roblyer & Doering (2013) tarafından yazılan, “Integrating Educational Technology into Teaching” adlı kitapta bu konu çok iyi incelenmiş ve öncelik verilmiş. Burada yer alan problemlerden yola çıkarak, kendi deneyimlerimle örneklendirmeye çalışacağım. Roblyer & Doering (2013)’e göre, "Eğitimde Teknoloji Kullanımı" en temel üç probleme cevap verir:
Şimdi bu başlıkları biraz daha açalım.
Problem1: Teknolojiyi kullanarak, öğrencilerin derse katılımını ve motivasyonu nasıl artırabiliriz?
Problem2: Öğrencilerin öğrenme ihtiyacı nasıl desteklenir?
Problem3: Öğrencileri geleceğe nasıl hazırlarız?
Öğrencilerin ne öğrendiklerinden çok, nasıl öğrendiklerinin üzerinde durmalıyız. Öğrencilerin, “Öğrenmeyi öğrenme” yani yaratıcı düşünme, etkili karar verme gibi becerileri kazanmaları, bir konuyu, bir kuralı ya da kavramı ezberlemelerinden daha önemlidir. Roblyer & Doering (2013)’e göre, 21. yüzyılda öğrencilerin bu becerileri kazanabilmeleri için üç farklı okuryazarlık alanında beceri kazanmış olmaları bekleniyor:
Bu nedenle öğrencilerin bilgi ve iletişim teknolojileri becerilerini K12 düzeyinde kazanmış olmaları çok önem taşıyor. Bunun da bir sonucu olarak, eğitime teknolojiyi entegre etmek isteğe bağlı bir durumdan çıkmalı ve gereklilik halini almalıdır.
“Sabah sınıfa girdiğimde, elektronik tahtayı açıyorum, akşam çıkarken kapatıyorum. Kullanmadı demesinler. Aman bozulur falan şimdi, başıma iş almayayım...”
“ İyi güzel diyorsunuz da müfredat yetişmiyor hocam...”
“ Ben bunun nasıl kullanılacağını anlayıp, onu sınıfa gösterene kadar, ooh hoooo... Bir ünite bitirir, üstüne karma test çözdürürüm...”
“Projede bir yere kadar hocam, sınavlarda yapamıyorlar”
“Tembel oldular hocam. Her şeyi böyle hazır vermiş gibi oluyoruz, önceden en azından kitap defter kontrolü yapardık, simdi tablette var diye gezmeye gelir gibi okula geliyorlar. İyice tembel oldular. Nasıl olsa sonra izleriz, sonra notlara bakarız düşüncesinden dersi bile dinlemiyorlar artık.”
İşte bu cümleler, hiç abartısız birinci ağızdan duyulan, hatta bazı öğretmenlerin içlerini dökmek ister gibi serzenişte bulunduğu söylemlerden sadece bir kaç örnek...
Diğer taraftan, çok iyi bir özel okulun, yabancı genel direktörüyle yaptığımız ayaküstü sohbette bana sorduğu soru: “Bana öyle şeyler söyleyin ki, ben okul başladığında yapacağım toplantıda öğretmenlere şu sorunun cevabını verebileyim. Kullanmasalar bile artık bana bu soruyu sormasınlar. “Teknolojiyi derslerinde neden kullansınlar? Bana teknolojinin derste kullanımının ne faydası olduğunu söyleyin. Benim de öğretmenleri ikna edici bir cevabım olsun.”
Karşımda, çok donanımlı bir okulun genel direktörü vardı, okulunda seçkin bir öğretmen kadrosuna sahipti ve öğrencilerin başarı düzeyi ortalamanın üstündeydi. Daha önce de devlet okullarını pek çok kez ziyaret etmiş, öğretmenler ve okul yöneticileriyle görüşmüştüm. Şartlar farklı olsa da, kaygılar aynıydı. O nedenle konunun özüne, en başa geri dönüp yeni bir araç tanıtmak yerine, “teknoloji derslerimde neden kullanmalıyım?” konusunu biraz derinleştirmek istiyorum.
Roblyer & Doering (2013) tarafından yazılan, “Integrating Educational Technology into Teaching” adlı kitapta bu konu çok iyi incelenmiş ve öncelik verilmiş. Burada yer alan problemlerden yola çıkarak, kendi deneyimlerimle örneklendirmeye çalışacağım. Roblyer & Doering (2013)’e göre, "Eğitimde Teknoloji Kullanımı" en temel üç probleme cevap verir:
- Tüm öğrencilerin derse katilimi sağlar ve motivasyonunu artırır,
- Öğrencilerin öğrenme ihtiyacı desteklenir,
- Öğrencileri geleceğe hazırlamaya yardımcı olur.
Şimdi bu başlıkları biraz daha açalım.
Problem1: Teknolojiyi kullanarak, öğrencilerin derse katılımını ve motivasyonu nasıl artırabiliriz?
- Öğrencilerin dikkatini çekecek etkinlikler düzenleyin. Bunun için ücretsiz olan uygulamalardan faydalanabilirsiniz. Örnek: “Twitter” uygulaması kullanarak, konu ile ilgili # açın ve öğrencilerin beyin fırtınası yapmalarına izin verin.
- Üst düzey düşünme becerilerini destekleyecek uygulamalar sunun. Örnek: Zihin haritası oluşturmak için pek çok uygulama var. Bunlardan öğrencilerin yaş düzeyine uygun olanını seçin. Özellikle konu sonu özetleri için kullanılacak zihin haritaları sizler içinde mükemmel bir arşiv oluşturacağı gibi, öğrencilerin de öğrendiklerini kendi ifade biçimleriyle özetlemelerini sağlayacaktır.
- Gerçek hayatta ilgili görsellerle dersinizi zenginleştirin. Örnek: Sınıfınızda interneti kullanmaktan korkmayın. Konu ile ilgili videolar, resimler sizin söyleyeceğiniz uzun kitap cümlelerinden daha etkili olabilir. Bırakın yorumları öğrencileriniz yapsın, siz yönlendirici olun.
- Öğrencilerin kendi çalışmalarını üretmelerine izin verin. Öğrenciler ne öğrendiler? Bu sorunun cevabını yaptıkları ürünlerle göstersinler. Bunun için istedikleri programları kullansınlar. Güvenli bilgiye erişim konusunda onlara yardımcı olun.
- Öğrencilerin çalışmalarını sunmalarına imkân tanıyın. Öğrenciler, rahat hissettiklerinde ve yapıcı geri bildirim aldıklarında harika ürünler ortaya çıkıyor. Bu ürünleri yaşıtlarına ya da daha küçük sınıflara sunmalarına olanak sağlayın. Bu sayede özgüvenleri geliştiği gibi, sunum yapabilme, kalabalık karsısında konuşabilme, bildiğini anlatabilme becerilerini de kazanmış olacaklardır.
- Gerçek hayat durumlarını sınıfa getirin, ya da sınıfı gerçek hayata götürün. Örnek: öğrenciler için saha gezileri düzenleyin. Bu geziler öncesinde araştırma sorularını birlikte hazırlayın. Öğrencilerin kendilerini rahat hissettikleri mobil cihazları kullanmalarına izin verin. Böylece fotoğraf ve/veya video çekebilirler, not alabilirler, araştırma ortamlarında internetten de faydalanabilirler.
- Dersiniz için Blog/Wiki sayfası oluşturun, öğrencilerin katkıda bulunmalarını sağlayın. Ders yılı bittiğinde, bu çalışmalardan herkes mutlu olacak. Çünkü öğrencileriniz ve siz iyi bir kaynak oluşturmuş olacaksınız.
- Öğrencilerin istedikleri arkadaşlarıyla ve kendi seçtikleri teknolojik uygulamalarla grup projeleri yapmasına olanak tanıyın.
- Öğrencilerin size öğretmesine izin verin. Artık, her şeyi bildiğimizi düşünmeyelim. Sadece doğru bilgiye nasıl ulaşacağımızı bilmemiz öğrenciler için kolaylık sağlıyor.
Problem2: Öğrencilerin öğrenme ihtiyacı nasıl desteklenir?
- Öğrencilerin aktif olduğu pratiklere öncelik tanıyın. Her öğrenci iyidir, önemli olan ortaya çıkarmaktır.
- Öğrencilerin konseptleri kendilerinin keşfetmesine izin verin.
- Öğrencileri sınırlamayın, hangi yazılımları ve araçları kullanmayı istiyorlarsa onu kullansınlar.
- Öğrencilerin hızlı ve güvenli bilgiye erişebileceği imkânları sunun ve bilgiye nasıl ulaşacaklarını söyleyin.
- Öğrencilerin ürünlerine saygı duyun: tamamlamaları için sure tanıyın, kaydetmelerine izin verin, sergileyin...
- Proje çalışmaları sırasında anlık ve hızlı geri bildirimler verin ve grubun içinden biri gibi davranın. Onların çalışmalarını benimseyin.
Problem3: Öğrencileri geleceğe nasıl hazırlarız?
Öğrencilerin ne öğrendiklerinden çok, nasıl öğrendiklerinin üzerinde durmalıyız. Öğrencilerin, “Öğrenmeyi öğrenme” yani yaratıcı düşünme, etkili karar verme gibi becerileri kazanmaları, bir konuyu, bir kuralı ya da kavramı ezberlemelerinden daha önemlidir. Roblyer & Doering (2013)’e göre, 21. yüzyılda öğrencilerin bu becerileri kazanabilmeleri için üç farklı okuryazarlık alanında beceri kazanmış olmaları bekleniyor:
- Teknolojik okuryazarlık,
- Bilgi okuryazarlığı,
- Görsel okuryazarlık.
Bu nedenle öğrencilerin bilgi ve iletişim teknolojileri becerilerini K12 düzeyinde kazanmış olmaları çok önem taşıyor. Bunun da bir sonucu olarak, eğitime teknolojiyi entegre etmek isteğe bağlı bir durumdan çıkmalı ve gereklilik halini almalıdır.
Kimya Dersi Animasyonları
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/8221898.jpg?191)
İzometrik Çizimler
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/7240794.jpg?193)
Eğitim içeriği arama motoru
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/6707302.png)
Öğrenci, öğretmen ve veliler için Eğitsel Arama Motoru ... http://www.egitim.com/
Yenilikçi Eğitim
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/3398245.jpg)
Eğitim adına herşey... http://yenilikciegitim.com/
Akış videolarını indirmek için
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/9756181.jpg?146)
Popüler paylaşım sitelerindeki ve sosyal ağlardaki videoları indirmek için üçüncü parti yazılımları kullanmanıza gerek yok. Eğer bilgisayarınızda Mozilla Firefox web tarayıcısı yüklü ise yapmanız gereken tek şey download helper eklentisini Firefox a eklemek. Eklentiyi kurduktan sonra sayfada çalan ses veya video dosyasını birkaç tıklamayla bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
Firefox indir
Download helper indir
Firefox indir
Download helper indir
Örnek e-kitap
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/7380676.jpg?198)
Milli Eğitim Bakanlığı örnek e-kitap için tıklayınız
İLGİNÇ MATEMATİK VİDEOLARI ( ANİMASYON VİDEO VS )
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/7149206.jpg?197)
ÇEŞİTLİ SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİ VE İNTERNETTEN ARAŞTIRDIĞIM KADARIYLA HOŞUMA GİDEN MATEMATİK VİDEOLARINI TOPLU OLARAK SİZE SUNUYORUM. UMARIM İŞİNİZE YARAR...
BURAYA TIKLAYARAK BU VİDEOLARA TOPLU BİR ŞEKİLDE ULAŞABİLİRSİNİZ...
BURAYA TIKLAYARAK BU VİDEOLARA TOPLU BİR ŞEKİLDE ULAŞABİLİRSİNİZ...
Sanal Matematik Araçları
![Resim](/uploads/9/0/9/4/9094745/5575518.jpg?205)
Amerika Birleşik Devletleri, Utah State Üniversitesi’nde geliştirilen sanal matematik araçları, okul öncesinden ortaöğretime kadar her düzeyde ve matematiğin çeşitli konularında (sayılar, geometri, ölçme, cebir ve olasılık-istatistik) etkileşimli araçlar içermektedir.
Akış videolarını indirmek için
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/6864553.jpg?178)
Popüler paylaşım sitelerindeki ve sosyal ağlardaki videoları indirmek için üçüncü parti yazılımları kullanmanıza gerek yok. Eğer bilgisayarınızda Mozilla Firefox web tarayıcısı yüklü ise yapmanız gereken tek şey download helper eklentisini Firefox a eklemek. Eklentiyi kurduktan sonra sayfada çalan ses veya video dosyasını birkaç tıklamayla bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
Firefox indir
Download helper indir
Firefox indir
Download helper indir
Yabancı dil öğrenmek için farklı bir site
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/490904.jpg?188)
Yabancı dil öğrenmek için farklı bir site. Filmleri tercüme ederek ilerliyorsunuz. Türk eğitimci tarafından oluşturulmuş. Tebrik ediyoruz.bknz,
http://www.voscreen.com/
http://www.voscreen.com/
3 Boyutlu Güneş Sistemi Simülatörü
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/4540857.gif)
Solar 3D Simulator adlı bu ücretsiz yazılım sayesinde, güneş sistemimizdeki gezegenlere daha yakından bakabilir, izledikleri rotaları takip edebilir hatta hangi gezegenin kaç tane uydusu olduğunu üç boyutlu bir ekranda gezerek görebilirsiniz.Google Earth yazılımı ile başlayan, sonrasında yine Google Mars ve NASA'nın yazılımlarıyla devam eden bu furyaya öncüleri kadar başarılı olmasada çocuklar için eğitici bir kıvamda olan bu program da katılmış.Gelecek sürümlerinde çok daha başarılı olabiliceğini düşündüğümüz yazılımı uzay meraklılarına öneriyoruz.
Hitachi StarBoard Kullanım Videoları
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulumları yapılan etkileşimli tahtalarda kurulu olarak gelen akıllı tahta yazılımının kullanım videoları.
1.VİDEO
2.VİDEO
1.VİDEO
2.VİDEO
Microsoft Sanal Teleskop Programı
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/9496536.jpg)
Microsoft firmasının yeni geliştirdiği WorldWide Telescope ile artık amatör, profesyonel farketmeksizin tüm uzay
meraklıları gökyüzünü bilgisayarlarından dolaşabilecekler. Nasa'nın bilimsel teleskopları olan Hubble ve Spitzer
teleskoplarıyla Chandra X ışını gözlemevinden elde edilmiş görüntüleri bilgisayarınıza getiren bu program sayesinde bilgisayarınız üzerinden gökyüzünü dolaşabileceksiniz. Uzayda şimdiye kadar keşfedebildiğimiz tüm yerlere, bulutsulara, supernova patlamalarına yakınlaştırma (zoom) yaparak göz atabileceksiniz. Ve aynı zamanda bunlarla ilgili bilgiler de edinebileceksiniz. İsterseniz de Mars'ta bulunmuş olan Opportunity modülünün çektiği fotoğraflar ile Mars'a göz atabilirsiniz. Amatör veya profesyonel hiç farketmez herkesin kullanabileceği bu program ile uzay, yıldızlar, gezegenler
bilgisayarınıza geliyor. Ayrıca dünyayı ve dünya üzerindeki her yeri görüntüleyebileceğiniz bu program ile Microsoft, Google Sky'a bir rakip çıkartmış durumda.
Önemli! Program kurulumu için .NET Framework 2.0 gereklidir.
meraklıları gökyüzünü bilgisayarlarından dolaşabilecekler. Nasa'nın bilimsel teleskopları olan Hubble ve Spitzer
teleskoplarıyla Chandra X ışını gözlemevinden elde edilmiş görüntüleri bilgisayarınıza getiren bu program sayesinde bilgisayarınız üzerinden gökyüzünü dolaşabileceksiniz. Uzayda şimdiye kadar keşfedebildiğimiz tüm yerlere, bulutsulara, supernova patlamalarına yakınlaştırma (zoom) yaparak göz atabileceksiniz. Ve aynı zamanda bunlarla ilgili bilgiler de edinebileceksiniz. İsterseniz de Mars'ta bulunmuş olan Opportunity modülünün çektiği fotoğraflar ile Mars'a göz atabilirsiniz. Amatör veya profesyonel hiç farketmez herkesin kullanabileceği bu program ile uzay, yıldızlar, gezegenler
bilgisayarınıza geliyor. Ayrıca dünyayı ve dünya üzerindeki her yeri görüntüleyebileceğiniz bu program ile Microsoft, Google Sky'a bir rakip çıkartmış durumda.
Önemli! Program kurulumu için .NET Framework 2.0 gereklidir.
İngilizce Konuşan E-Kitap
Meegenius.com sitesi “Free Books” (ücretsiz kitaplar) bölümünde İngilizce eğitiminde kullanılabilecek “konuşan” resimli eBook’lar sunuyor. İngilizce öğretmenleri bu kaynakları sınıf içinde veya ödev olarak kullanabilirler. Tercihe bağlı olarak kitapların kullanıcıya okunuyor olması telaffuz gelişimine yardımcı olabilir.
Kimya Dersi - Dinamik Peryodik Tablo
Kimya eğitiminde en çok başvurulan kaynak “periyodik tablo” için internette birçok interaktif uygulama bulunuyor. Benzerleri arasında Türkçe desteği ile ön
plana çıkan Dinamik Periyodik Tablo uygulamasına bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.Tamamen HTML ile kodlanmış olması, Flash içermemesi, ekranlara otomatik ölçeklenmesi nedeniyle farklı platformlarda da internet üzerinden sorunsuz çalışabilecek olan uygulama interaktif özelliği ile de benzerlerinin önüne geçiyor. Sadece tıklamalarda değil, fare ile gezinmelerde de tablo üzerinde birçok bilgilendirici değişimi eş zamanlı takip edebiliyorsunuz.
plana çıkan Dinamik Periyodik Tablo uygulamasına bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.Tamamen HTML ile kodlanmış olması, Flash içermemesi, ekranlara otomatik ölçeklenmesi nedeniyle farklı platformlarda da internet üzerinden sorunsuz çalışabilecek olan uygulama interaktif özelliği ile de benzerlerinin önüne geçiyor. Sadece tıklamalarda değil, fare ile gezinmelerde de tablo üzerinde birçok bilgilendirici değişimi eş zamanlı takip edebiliyorsunuz.
Etkileşimli Kitap Örnekleri
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/3766987.jpg?193)
ablet merkezli eğitim için Apple‘ın yatırım ve planlarını özetlemeye çalıştığımız makalemiz (buradan ulaşabilirsiniz)
belki de en çok ilgi çeken yazılarımızdan bir olmuştu. Şimdi iPad ve iPhone için üretilmiş etkileşimli kitapların ilk örneğinin tanıtımıyla karşı karşıyayız.Mike Matas iPad için oluşturulmuş ilk interaktif kitabı tanıtıyor. Kitap, Al Gore‘un “Uygunsuz Gerçek”
kitabının devamı olan “Bizim Seçimimiz” örneği üzerinden anlatılıyor. Alıntı www.edebiyathaber.net‘den.
belki de en çok ilgi çeken yazılarımızdan bir olmuştu. Şimdi iPad ve iPhone için üretilmiş etkileşimli kitapların ilk örneğinin tanıtımıyla karşı karşıyayız.Mike Matas iPad için oluşturulmuş ilk interaktif kitabı tanıtıyor. Kitap, Al Gore‘un “Uygunsuz Gerçek”
kitabının devamı olan “Bizim Seçimimiz” örneği üzerinden anlatılıyor. Alıntı www.edebiyathaber.net‘den.
Okullar Tamamen Dijital Kitaplara Geçmeli
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/9016741.jpg?250)
Kitaplarla sürekli haşır neşir olan insanlar gerçek kitapların yerini bu dijital oyuncaklar alamaz deselerde artık yanlarında sürekli kitap taşımak zorunda kalan insanlar, testlerini yanlarında taşımak isteyen öğrenciler ve ağır çantaları taşımaktan bıkan öğrenciler için e-kitap okuyucular ( e-book reader ) çok akıllıca bir seçenek gibi gözükmektedir. Kitapçılarda artık normal kitapların yanında e-kitapları satmaktadırlar. Özellikle eğitimde kullanıldığında öğrencilerin çantalarındaki ağırlıkları almanın yanında e-kitap okuyuculara her yıl kullanılacak olan ders kitaplarının yüklenmesi ile ekonomik bir çözüm bile olabilir; ancak şu an için e- kitap okuyucuların fiyatları bunun olmasını özellikle devlet okullarında önlemektedir. E-kitap okuyucular ayrıca wireless bağlantıları sayesinde her yerden internete de bağlanabilmekte ve bu şekilde okullarda öğrenciler derslerde online olarak sınavlarını olup sonuçların anında öğretmenlerin bilgisayarlarında görülebilmesini sağlamaktadır. E-kitap okuyucular gelecekte öğrencilerin, öğretmenlerin ve kütüphanelerini yanlarında taşımak isteyenlerin çok severek kullabilecekleri dijital oyuncaklardan olacaktır
Geleceğin Eğitimi
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/829425.jpg?240)
Geleceğin Eğitimi dendiğinde herkeste usb girişi olacak ve bilgileri usb bellek ile kafamıza yükleyecekler demiyoruz ancak teknolojinin Eğitim hayatını nasıl etkileceği ile ilgili 2015 ve 2023 yılları beklentilerimizi aşağıda belirttik okuyup lütfen yorumlarınızı esirgemeyiniz. 2015 Yılında Olması Beklenenler Sınıflarımız da öğretmenlerimiz için akıllı tahtaya uyumlu ve uzaktan işlem yapma imkanı veren tablet PC’ler ve yine bu sisteme entegre olarak kullanılan öğrenciler Öğrenci Yanıt Sistemi (Student Response System ) araçları edinilmelidir. Bu sistem sayesinde öğretmen sabit bir bilgisayar ve tahtanın olduğu yere mahkum olmadan sınıfın içerisinde rahatlıkla dolaşabilmekte ve aynı zamanda sınıfın içerisinde bulunduğu her yerden elindeki tablet PC üzerinde tahtaya müdahale edebilmekte ve yazmak istediklerini bu şekilde rahatlıkla yazabilmektedir. Öğrencilerin kullanacağı Öğrenci Yanıt Sistemi ile de öğrenciler, öğretmenleri tarafından sorulan herhangi bir soruyu ellerindeki aygıtlar aracılığıyla cevaplayabilmekte bu sayede öğretmende elindeki tablet PC’den tek tıklama ile soru ile ilgili istatistikleri görebilmektedir. Bu sisteme entegre olarak öğretmenlerimizin akıllı tahtaları ise her türlü zeminde işlem yapabilmeli, rahatlıkla taşınabilmeli, anında monte edilebilir olmalı, dokunmatik özellikli ve tablet PC’ler ile kablosuz bağlantı özellikli olmalıdır. Bu sistem ve araçlar bütün sınıflarımız için standart haline getirilmelidir. Öğretmenlerimiz Fatih Projesi kapsamında hazırlanan EBA.MEB.GOV.TR sitesinde bulunan bloglarında öğrencileri için ders notlarını yayınlamalı, Günlük ödevleri yazmalı ve öğrenciler için yararlı linkleri paylaşmalıdır. Bloglarda öğretmenler ayrıca tartışma konuları açarak öğrencilerin blogları aktif olarak kullanmaları sağlanmalıdır. Yine Fatih Projesi kapsamında olan dersleri video olarak istediği zaman ve istediği yerden izleme olanağını da geliştirilmeli zaruri sebeplerle okula devam edemeyen öğrencilerin dersleri takip etme olanağı sağlanmalı. Okullarımızda Vitamin ve benzeri interaktif programlar kullanılmalı ve kullandırılmalı ayrıca interaktif programları geliştirme çalışmaları Bakanlığımız tarafından hızlandırılmalıdır.
2023 Yılında Olması Beklenenler Eğitimde zamanın getirdiği yeniliklere uyum sağlayabilmek bizlere aynı zamanda Eğitimde kaliteyi de getirecektir. Yakın bir gelecek olan 2023 yılında sınıflarımız da normal tahtaların ve akıllı tahtaların yerini 60 İnç ve üzeri boyutlardaki çoklu dokunmatik özellikli LCD tahtalar almalıdır. Öğretmenlerimizin tamamı tablet PC’ sahibi olmalı, Bloglarını aktif bir şekilde kullanma becerilerine sahip olmalıdırlar. Öğrencilerimiz ders kitaplarını taşımayı bırakarak tablet PC’lerine her Eğitim –Öğretim yılı başında devlet tarafından dağıtılan e-kitaplarını yükleyerek derslerine tablet PC’ler üzerinden erişebilmelidirler. Aynı zamanda defter yerine Tablet PC’lerini kullanan öğrenciler için Tablet PC’ler eğitimle ilgili her türlü materyale erişmeleri için tek araçları olmalıdır. Tablet PC’leri ile öğrenciler yeri geldiğinde ders kitabını açıp okuyabilmeli, yazı yazıp not alabilmeli, yeri geldiğinde Tablet PC’lerini eğlence amaçlı kullanabilmelidirler ( Oyun, Müzik Dinleme, Sohbet vs.). Çoklu dokunmatik LCD tahtalar öğrenci ve öğretmen tabletleri ile kablosuz bağlantı kurabilecek şekilde yapılandırılmış olmalıdır. Bu sayede ders sırasında soru ve testlerle ilgili öğrenciler anında geri dönüt alabilmelidirler. Okullarda Sanal Gerçeklik (Virtual Reality Laboratory) laboratuvarları kurulmalı ve öğrenciler gerçek hayatta deneyimleyemedikleri durumları bu laboratuvarlar aracılığıyla deneyimleyip gerçek hayatta karşılaştıkları durumlar karşısında daha hazır hale gelmelidirler. Bu şekilde okul öğrencileri gerçek hayata hazırlama görevini aktif ve başarılı bir şekilde yerine getirmiş olur
2023 Yılında Olması Beklenenler Eğitimde zamanın getirdiği yeniliklere uyum sağlayabilmek bizlere aynı zamanda Eğitimde kaliteyi de getirecektir. Yakın bir gelecek olan 2023 yılında sınıflarımız da normal tahtaların ve akıllı tahtaların yerini 60 İnç ve üzeri boyutlardaki çoklu dokunmatik özellikli LCD tahtalar almalıdır. Öğretmenlerimizin tamamı tablet PC’ sahibi olmalı, Bloglarını aktif bir şekilde kullanma becerilerine sahip olmalıdırlar. Öğrencilerimiz ders kitaplarını taşımayı bırakarak tablet PC’lerine her Eğitim –Öğretim yılı başında devlet tarafından dağıtılan e-kitaplarını yükleyerek derslerine tablet PC’ler üzerinden erişebilmelidirler. Aynı zamanda defter yerine Tablet PC’lerini kullanan öğrenciler için Tablet PC’ler eğitimle ilgili her türlü materyale erişmeleri için tek araçları olmalıdır. Tablet PC’leri ile öğrenciler yeri geldiğinde ders kitabını açıp okuyabilmeli, yazı yazıp not alabilmeli, yeri geldiğinde Tablet PC’lerini eğlence amaçlı kullanabilmelidirler ( Oyun, Müzik Dinleme, Sohbet vs.). Çoklu dokunmatik LCD tahtalar öğrenci ve öğretmen tabletleri ile kablosuz bağlantı kurabilecek şekilde yapılandırılmış olmalıdır. Bu sayede ders sırasında soru ve testlerle ilgili öğrenciler anında geri dönüt alabilmelidirler. Okullarda Sanal Gerçeklik (Virtual Reality Laboratory) laboratuvarları kurulmalı ve öğrenciler gerçek hayatta deneyimleyemedikleri durumları bu laboratuvarlar aracılığıyla deneyimleyip gerçek hayatta karşılaştıkları durumlar karşısında daha hazır hale gelmelidirler. Bu şekilde okul öğrencileri gerçek hayata hazırlama görevini aktif ve başarılı bir şekilde yerine getirmiş olur
Matematik ne işimize yarar ki?
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/1411386.gif?237)
Matematik köşe yazılarıyla sevdiğimiz İsmet Berkan'ın bu pazar günkü yazısını izniyle sizinle paylaşıyoruz.
"ÇOĞUNUZ okulda matematik dersleri dört işlemin ötesine geçmeye başlayınca, hele hele teoremler ve ispatlar işin içine girmeye başlayınca bu cümleyi duydunuz, hatta bizzat söylediniz: Bu matematik dersinde gördüklerimiz, öğrendiklerimiz hayatta ne işimize yarayacak ki?
Bu dünyada yalnız değilsiniz. Aynı soruyu, matematiğin gündelik basit hayatımızdaki yerini küçümsemeye çalışan herkes soruyor dünyada. Amerika’da da soruyorlar, Çin’de de, Brezilya’da da, Kanada’da da, Mozambik’te de...
Peki sanki kendi kendini kanıtlayan bir önermeymiş gibi duran bu soru cümlesi doğru mu?
Soruyu soranlar kendilerinden çok eminler, onlara tersini kanıtlamaya çalıştığınızda hemen cevapları hazır: Bu derste öğrendiklerimi gerçek hayatta nerede kullanacağım ki?
Amerika’da bir üniversite bu konuyu, yani ‘Matematik derslerinde öğrendiklerimi gerçek hayatta nerede kullanacağım’ sorusunu araştırmış. Çeşitli meslek dallarına bakılmış ve hangi meslek için hangi seviyede matematik bilgisine/dersine ihtiyaç olduğu bulunmaya çalışılmış.
Tarım işçisinden berbere, polis dedektifinden avukata, sporcu ve antrenörden itfaiyeciye, grafik tasarımcıdan aşçıya, veterinerden psikologa kadar pek çok meslek.
Grafikte de görüyorsunuz, bu mesleklerin isimlerini izleyen renkli çizgilerdeki renkler matematiğin bir dalını ve dalda ki derinleşme miktarını gösteriyor.
Mesela mavi çizgilerin anlamı, temel matematik ve cebirsel olmayan matematik bilgisi.
Kırmızı çizgiler cebir bilgisi.
Yeşil çizgiler geometri.
Ve son olarak koyu mavi çizgiler ileri cebir ve trigonometri bilgisi.
Grafiğe ve grafiğe temel oluşturan araştırmaya göre, matematik bilgisi gerektirmeyen herhangi bir meslek dalı yok. O yüzden, ortaokulda ve lisede matematik derslerini dikkatle dinlemenizi, katılımcı olmanızı, problem çözümlerinde istekli olmanızı tavsiye ederim.
Çocukken anneannem beni, ‘Okumazsan çöpçü olursun’ diye korkuturdu. Herhalde o zamanlar meslekler piramidinin en alt seviyesinde bu iş vardı.
Ama işte görüyorsunuz, eğer okumazsanız ve okulda matematiğe sırtınızı dönerseniz, aslında o piramidin en altındaki meslekleri bile yapamayabilirsiniz.
Her zaman söylerim, bir kez daha tekrar edeceğim: Matematik bilmeyen, başka hiçbir şeyi bihakkın bilemez. Matematiğe sırtını dönen diğer her şeye de sırtını döner aslında.
"ÇOĞUNUZ okulda matematik dersleri dört işlemin ötesine geçmeye başlayınca, hele hele teoremler ve ispatlar işin içine girmeye başlayınca bu cümleyi duydunuz, hatta bizzat söylediniz: Bu matematik dersinde gördüklerimiz, öğrendiklerimiz hayatta ne işimize yarayacak ki?
Bu dünyada yalnız değilsiniz. Aynı soruyu, matematiğin gündelik basit hayatımızdaki yerini küçümsemeye çalışan herkes soruyor dünyada. Amerika’da da soruyorlar, Çin’de de, Brezilya’da da, Kanada’da da, Mozambik’te de...
Peki sanki kendi kendini kanıtlayan bir önermeymiş gibi duran bu soru cümlesi doğru mu?
Soruyu soranlar kendilerinden çok eminler, onlara tersini kanıtlamaya çalıştığınızda hemen cevapları hazır: Bu derste öğrendiklerimi gerçek hayatta nerede kullanacağım ki?
Amerika’da bir üniversite bu konuyu, yani ‘Matematik derslerinde öğrendiklerimi gerçek hayatta nerede kullanacağım’ sorusunu araştırmış. Çeşitli meslek dallarına bakılmış ve hangi meslek için hangi seviyede matematik bilgisine/dersine ihtiyaç olduğu bulunmaya çalışılmış.
Tarım işçisinden berbere, polis dedektifinden avukata, sporcu ve antrenörden itfaiyeciye, grafik tasarımcıdan aşçıya, veterinerden psikologa kadar pek çok meslek.
Grafikte de görüyorsunuz, bu mesleklerin isimlerini izleyen renkli çizgilerdeki renkler matematiğin bir dalını ve dalda ki derinleşme miktarını gösteriyor.
Mesela mavi çizgilerin anlamı, temel matematik ve cebirsel olmayan matematik bilgisi.
Kırmızı çizgiler cebir bilgisi.
Yeşil çizgiler geometri.
Ve son olarak koyu mavi çizgiler ileri cebir ve trigonometri bilgisi.
Grafiğe ve grafiğe temel oluşturan araştırmaya göre, matematik bilgisi gerektirmeyen herhangi bir meslek dalı yok. O yüzden, ortaokulda ve lisede matematik derslerini dikkatle dinlemenizi, katılımcı olmanızı, problem çözümlerinde istekli olmanızı tavsiye ederim.
Çocukken anneannem beni, ‘Okumazsan çöpçü olursun’ diye korkuturdu. Herhalde o zamanlar meslekler piramidinin en alt seviyesinde bu iş vardı.
Ama işte görüyorsunuz, eğer okumazsanız ve okulda matematiğe sırtınızı dönerseniz, aslında o piramidin en altındaki meslekleri bile yapamayabilirsiniz.
Her zaman söylerim, bir kez daha tekrar edeceğim: Matematik bilmeyen, başka hiçbir şeyi bihakkın bilemez. Matematiğe sırtını dönen diğer her şeye de sırtını döner aslında.
Matematiği Anlamak
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/8502293.jpg)
Dâhi denebilecek çok zekiler ve özürlü denebilecek çok aptallar dışında, insanlar arasında zekâ bakımından pek büyük bir ayrım olduğunu sanmıyorum.
Hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı zekâya sahibiz.
Kiminin matematiğinin iyi, kimininse kötü olmasının nedeni
nedir o zaman?
Çeşitli nedenleri olmalı. Bana göre en önemlisi,yani matematikte (dolayısıyla geometride)
başarısızlığın başlıca nedeni, matematiğin sürekli çalışma istemesidir.
Tarih dersindebir konuyu kaçıran öğrenci, o konuyu hiç anlamadan da pekâlâ bir sonraki
konuyu anlayabilir ve sınavı başarabilir. Oysa matematikte durum böyle değildir.Matematik bir piramide benzer, taban olmazsa tepe inşa edilemez. 12-13 yıllık ilk ve ortaöğrenim yaşamında matematikte geri kalmamak da oldukça zordur. Gerçi okul izlencelerinde sık sık geriye dönüş
yapılıyor ve öğrencinin eksiklerini tamamlamasına izin veriliyor ama, bir kez matematiği anlamadığına inanan öğrencipsikolojik olarak etkileniyor (hatta çöküntüye uğruyor)ve ondan sonra kendini toparlaması ya zor oluyor ya da olanaksız.
Dedik ya, matematik bir piramide benzer,taban olmazsa tepe inşa edilemez diye, suç sadece sizde de değil. Size o matematiği anlatanda hiç mi kabahat ok? Nerdenbaşladığı belli olmadan, neyin nerden geldiği izah edilmeden, belli birsıra takip edilmeden anlatılan matematiğe, anlatılan/öğretilen matematik değil de okunan/okutulan/ezberletilen matematik desek daha yerinde olmaz mı? Daha önceden okuduğu/ezberlediği/anlamadığı şeyleri gelip size anlatan insanlaragünümüzde öğretmen denir oldu nedense?
Hepimizin üç aşağı beş yukarı aynı zekâya sahip olduğumuzu söylediğimiz için anlamadığınız her yerde sorumluluğu
ve (varsa)
suçu üstüme alıyorum, ama anlamadığınız yerleri gelip tekrar sorma
sorumluluğu, sormazsanız da
bunun suçu
size ait,
ona göre! Ali NESİN
Hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı zekâya sahibiz.
Kiminin matematiğinin iyi, kimininse kötü olmasının nedeni
nedir o zaman?
Çeşitli nedenleri olmalı. Bana göre en önemlisi,yani matematikte (dolayısıyla geometride)
başarısızlığın başlıca nedeni, matematiğin sürekli çalışma istemesidir.
Tarih dersindebir konuyu kaçıran öğrenci, o konuyu hiç anlamadan da pekâlâ bir sonraki
konuyu anlayabilir ve sınavı başarabilir. Oysa matematikte durum böyle değildir.Matematik bir piramide benzer, taban olmazsa tepe inşa edilemez. 12-13 yıllık ilk ve ortaöğrenim yaşamında matematikte geri kalmamak da oldukça zordur. Gerçi okul izlencelerinde sık sık geriye dönüş
yapılıyor ve öğrencinin eksiklerini tamamlamasına izin veriliyor ama, bir kez matematiği anlamadığına inanan öğrencipsikolojik olarak etkileniyor (hatta çöküntüye uğruyor)ve ondan sonra kendini toparlaması ya zor oluyor ya da olanaksız.
Dedik ya, matematik bir piramide benzer,taban olmazsa tepe inşa edilemez diye, suç sadece sizde de değil. Size o matematiği anlatanda hiç mi kabahat ok? Nerdenbaşladığı belli olmadan, neyin nerden geldiği izah edilmeden, belli birsıra takip edilmeden anlatılan matematiğe, anlatılan/öğretilen matematik değil de okunan/okutulan/ezberletilen matematik desek daha yerinde olmaz mı? Daha önceden okuduğu/ezberlediği/anlamadığı şeyleri gelip size anlatan insanlaragünümüzde öğretmen denir oldu nedense?
Hepimizin üç aşağı beş yukarı aynı zekâya sahip olduğumuzu söylediğimiz için anlamadığınız her yerde sorumluluğu
ve (varsa)
suçu üstüme alıyorum, ama anlamadığınız yerleri gelip tekrar sorma
sorumluluğu, sormazsanız da
bunun suçu
size ait,
ona göre! Ali NESİN
"Ölüm, yaşamın tek 'en iyi icadı'dır"
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/7366658.jpg)
Tasarladığı teknoloji ürünleriyle dünyayı değiştiren Apple'ın kurucusu, Steve Jobs, 56 yaşında yaşama veda etti.
MEZUNİYET TÖRENİNDEKİ KONUŞMASI DİKKAT ÇEKİCİYDİ Sadece tasarladığı muhteşem teknolojik eserlerle değil hayat felsefesiyle de milyonları kendine hayran bırakan Jobs, 2005 yılında bir mezuniyet töreninde yaptığı konuşmasıyla da hafızalarda iyice yer etmişti. Steve Jobs'un 2005 yılında Stanford Üniversitesi Mezuniyet Töreni'nde yaptığı konuşmasında yeni mezun olacak üniversitelilere, yaşamından üç hikayeyle önemli hayat dersleri veriyor.
İşte konuşmasındaki o dikkat çekici satırlar Doktorumun bana pankreas kanseri olduğumu söylediği işte o an ilk kez yüzyüze geldim ölümle. Umarım o anı, önümdeki 20-30 yıl boyunca bir daha yaşamam. Fakat ölümle yüzyüze gelme anını yaşamış bir kişi olarak size şunu kesinlikle söyleyebilirim: Kimse ölmek istemez. Cennete gideceklerinden emin olan kişiler bile istemezler ölmeyi... Ancak ölüm, hepimizin paylaştığı bir 'ortak nokta'dır. Hiçbirimiz kaçamamışızdır ölümden. Zaten olması gereken de budur. Ölüm, yaşamın tek 'en iyi icadı'dır. Yaşamın tek ve gerçek 'değişim aracı'dır. Yeniye yer açmak için eskinin ortadan kaldırılması gerekir. Şu anda yeni olan sizsiniz, ancak çok da uzak olmayan bir gün, 'eski olan' da siz olacaksınız ve siz de silineceksiniz yaşam sahnesinden. Böyle üzücü ve hatta ürkütücü bir konudan söz ettiğim için üzgünüm ama... Bunların tümü gerçektir.
Zamanınız sınırlı. O sınırlı zamanınızı, başkasının yaşamını yaşayarak harcamayın. Başka kişilerin düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşanan yaşam, dogmaların tuzağına düşmek demektir. Başka kişilerin düşüncelerinin gürültüsü, içinizdeki kendi sesinizi bastırmasın. Daha da önemlisi, yüreğinizin ve sezgilerinizin peşinden gidebileceğiniz denli bir cesarete sahip olun. Sizin gerçekten ne olmak istediğinizi ve nereye gitmek istediğinizi, en iyi onlar biliyorlar çünkü... Yüreğiniz ve sezgileriniz... Onlara inanın, onlara güvenin...
MEZUNİYET TÖRENİNDEKİ KONUŞMASI DİKKAT ÇEKİCİYDİ Sadece tasarladığı muhteşem teknolojik eserlerle değil hayat felsefesiyle de milyonları kendine hayran bırakan Jobs, 2005 yılında bir mezuniyet töreninde yaptığı konuşmasıyla da hafızalarda iyice yer etmişti. Steve Jobs'un 2005 yılında Stanford Üniversitesi Mezuniyet Töreni'nde yaptığı konuşmasında yeni mezun olacak üniversitelilere, yaşamından üç hikayeyle önemli hayat dersleri veriyor.
İşte konuşmasındaki o dikkat çekici satırlar Doktorumun bana pankreas kanseri olduğumu söylediği işte o an ilk kez yüzyüze geldim ölümle. Umarım o anı, önümdeki 20-30 yıl boyunca bir daha yaşamam. Fakat ölümle yüzyüze gelme anını yaşamış bir kişi olarak size şunu kesinlikle söyleyebilirim: Kimse ölmek istemez. Cennete gideceklerinden emin olan kişiler bile istemezler ölmeyi... Ancak ölüm, hepimizin paylaştığı bir 'ortak nokta'dır. Hiçbirimiz kaçamamışızdır ölümden. Zaten olması gereken de budur. Ölüm, yaşamın tek 'en iyi icadı'dır. Yaşamın tek ve gerçek 'değişim aracı'dır. Yeniye yer açmak için eskinin ortadan kaldırılması gerekir. Şu anda yeni olan sizsiniz, ancak çok da uzak olmayan bir gün, 'eski olan' da siz olacaksınız ve siz de silineceksiniz yaşam sahnesinden. Böyle üzücü ve hatta ürkütücü bir konudan söz ettiğim için üzgünüm ama... Bunların tümü gerçektir.
Zamanınız sınırlı. O sınırlı zamanınızı, başkasının yaşamını yaşayarak harcamayın. Başka kişilerin düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşanan yaşam, dogmaların tuzağına düşmek demektir. Başka kişilerin düşüncelerinin gürültüsü, içinizdeki kendi sesinizi bastırmasın. Daha da önemlisi, yüreğinizin ve sezgilerinizin peşinden gidebileceğiniz denli bir cesarete sahip olun. Sizin gerçekten ne olmak istediğinizi ve nereye gitmek istediğinizi, en iyi onlar biliyorlar çünkü... Yüreğiniz ve sezgileriniz... Onlara inanın, onlara güvenin...
DERSHANELEŞEN OKULLAR
![Picture](/uploads/9/0/9/4/9094745/246394505.jpg)
Eğer bir lisenin başarısı üniversite sınavında öğrencilerin kaçar
puan aldığı ve hangi bölüme yerleştiği ile ölçülüyorsa.
Medyamız kıt aklıyla,
il ve okul bazındaki eğitim kalitesini ölçerken üniversite sınavını temel alıyorsa.
Veliler çocuklarını bir okula yazdırırken öncelikli olarak o okulun
üniversite sınav sonuçlarına dikkat ediyorsa.
Milli Eğitim’deki üst düzey yöneticiler kendilerine bağlı okulların üniversite sınav sonuçlarına her şeyden
daha fazla önem veriyorsa.
Okul müdürü ve öğretmenler öğrencilerin
üniversiteye yerleşmesinin temel hedef olduğunu düşünüyorsa.
Okullar
üniversite sınavında başarılı olmak için yarışacak.
Matematik dersindeki
başarının üniversite sınavı sorularını yapabilmek olduğu sanılacak.
Öğretmenler ÖSYM soru tipine mahkûm edilecek.
Öğrenciler bir paragrafın ana fikrini şıklar arasından seçebilse de bir kitabın ne anlatmaya çalıştığını anlamayacak.
Okullar birer dershane gibi çalışmaya başlayacaktır.
Bir okul bireyin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmuyorsa!
Kendine güvenen, girişimci, entelektüel, sanatla ilgilenen öğrenciler yetiştirmiyorsa.
Güzel yazma ve konuşma, karşıdakini ikna etme ve etkilemeyi öğrencilerine kazandırmıyorsa.
Dürüstlüğü, doğruluğu, ahlakı, saygıyı öğrencilerine aşılayamıyorsa.
Çünkü tüm bunlardan üniversite sınavında başarı göstermek için vazgeçmişse.
Artık o okulun bir dershaneden farkı yoktur.
O okuldan doktor çıkar ama reçete yazmaktan ileriye gidemeyen doktorlar.
O okuldan mimar çıkar ama imza atmaktan başka birşey yapamayan mimarlar.
O okuldan herşey çıkar ama adam çıkmaz.
Ve bu durumda geriye yapılacak üç şey kalır.
Ya o okulun tabelasını indirirsin dershane yazarsın.
Ya dershanelerin tabelasını indirirsin okul yazarsın.
Ya da o okulu dershanecilere satarsın.
puan aldığı ve hangi bölüme yerleştiği ile ölçülüyorsa.
Medyamız kıt aklıyla,
il ve okul bazındaki eğitim kalitesini ölçerken üniversite sınavını temel alıyorsa.
Veliler çocuklarını bir okula yazdırırken öncelikli olarak o okulun
üniversite sınav sonuçlarına dikkat ediyorsa.
Milli Eğitim’deki üst düzey yöneticiler kendilerine bağlı okulların üniversite sınav sonuçlarına her şeyden
daha fazla önem veriyorsa.
Okul müdürü ve öğretmenler öğrencilerin
üniversiteye yerleşmesinin temel hedef olduğunu düşünüyorsa.
Okullar
üniversite sınavında başarılı olmak için yarışacak.
Matematik dersindeki
başarının üniversite sınavı sorularını yapabilmek olduğu sanılacak.
Öğretmenler ÖSYM soru tipine mahkûm edilecek.
Öğrenciler bir paragrafın ana fikrini şıklar arasından seçebilse de bir kitabın ne anlatmaya çalıştığını anlamayacak.
Okullar birer dershane gibi çalışmaya başlayacaktır.
Bir okul bireyin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmuyorsa!
Kendine güvenen, girişimci, entelektüel, sanatla ilgilenen öğrenciler yetiştirmiyorsa.
Güzel yazma ve konuşma, karşıdakini ikna etme ve etkilemeyi öğrencilerine kazandırmıyorsa.
Dürüstlüğü, doğruluğu, ahlakı, saygıyı öğrencilerine aşılayamıyorsa.
Çünkü tüm bunlardan üniversite sınavında başarı göstermek için vazgeçmişse.
Artık o okulun bir dershaneden farkı yoktur.
O okuldan doktor çıkar ama reçete yazmaktan ileriye gidemeyen doktorlar.
O okuldan mimar çıkar ama imza atmaktan başka birşey yapamayan mimarlar.
O okuldan herşey çıkar ama adam çıkmaz.
Ve bu durumda geriye yapılacak üç şey kalır.
Ya o okulun tabelasını indirirsin dershane yazarsın.
Ya dershanelerin tabelasını indirirsin okul yazarsın.
Ya da o okulu dershanecilere satarsın.